Kanal İstanbul CED Raporu Yayınlandı! İşte Rapordaki Detaylar

Kanal İstanbul CED Raporu Yayınlandı
Kanal İstanbul CED Raporu Yayınlandı

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi “Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Yapı Alanları ” teknik inceleme raporunun 2. sayısını hazırladı. Projenin ilk ÇED Raporu yayınlandıktan sonra Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından 2018 yılı Mayıs ayında yayınlanan “Kanal İstanbul ve Yeni Şehir Yapı rezerv alanları” teknik inceleme raporunda bu projeler detaylı olarak incelenmiş ve halkın bilgilendirilmesi için kamuoyuna sunulmuştu.

Bu raporda İstanbul`un kuzeyindeki projeler bir bütün olarak ele alınarak aralarındaki ilişkiler ayrıntılı olarak değerlendiriliyor.

Raporun tamamı için BURAYA TIKLAYINIZ.

Raporun Sonuç Bölümünden Detaylar

Arsa rayiç bedellerindeki özellikle Kanal İstanbul Projesi’nin henüz gündeme gelmediği 2007-2010 yılları arasında hızlı artış, durumu daha da anlamlı hale getirmektedir. Bu yıllar arasında arsa değerleri, ulaşım aksına ve havalimanına yakınlığına bağlı olarak 2 ile 27 kat değişen oranda artmış, 3 Havalimanı, Kanal İstanbul Yenişehir Yapı Alanları Planları açıklanması ile 2007-2020 yılları arasında bölgede arsa bedelleri ortalama %2.800 oranında artış sağlandı.

ÇED Raporu’nda yer seçimi 265 nedeniyle su kanalı uzunluğunda 0,54% (Binde beş), kazı hacminde 0,02% (On binde iki) azalma avantaj olarak değerlendirilirken mevcut tesislerin deplasman işlemlerinden kaynaklı maliyetlerden söz bile edilmemekte.

İşlevini yitirecek yapılar için özellikle Sazlıdere Barajı’nın yatırım bedeli 2.250.000.000 TL (401.785.714 USD) ‘lik kısmından, barajın işlevsizleştirilmesinin, yok edilmesinin kamu kaynaklarına vereceği zarardan ne raporda söz edilmekte ne rapora olur veren bakanlığın yetki ve sorumluluğunda bunun yok sayılmasının karşılığı bulunmakta.

Projenin yapımı sürecinde bedel ödeyecek olanların başında işçiler gelmektedir

Güvencesiz koşullarda çalışma, emek gücünün sömürüsünü ve işçilerin iş cinayeti yaşama riskini arttıracaktır. Yüzlerce taşeron firma, milyonlarca hafriyat kamyonu, binlerce emekçi, mevcut güvencesiz koşullarda en az 7 yıl sürecek bu ekolojik yıkım projesinde ter dökecektir. 2008 krizinden sonra inşaatlarda, işletmelerde, otoyol, köprü projelerinde yaşanan iş cinayetlerindeki artışın her yıl katlanarak sürdüğü dikkate alındığında bu projedeki işçi sağlığı açısından riskin ürkütücü boyutlarda olacağı olasılıklar arasındadır.

İnşaat şirketlerinin ve birlikte işi yürüttüğü diğer sektörlerin doğal alanlara el koyarak elde ettiklerinin bedelini ekosistemler ise geri alınamayacak yıkımlara uğrayarak ödeyecektir.

Siyasi iktidar krizleri aşmak için siyasi çıkış olarak gördüğü Kanal İstanbul ve Yenişehir Rezerv Alanları projesini ve birlikte planladığı diğer Mega Projeleri

● 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları değiştirilerek

● Planlanan Mega Projeleri parça parça uygulamaya geçirerek

● Siyasi açıklamalarla, emlak reklamları ile gündem yaratarak

● İlgili yasalarda değişiklik yaparak

● ÇED Olumlu Kararı vererek yürütmeye çalışmakta.

2009 yılı Haziran ayında onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, İstanbul’un kuzeyinde başlayacak ekolojik yıkım projelerinin ilk adımı olarak karşımıza çıktı.

Siyasi iktidar doğal alanların yapılaşmaya açılarak yeni bir kent inşasına başlamak üzere önce 3. Köprü ve bağlantı yollarını, ardından 3.Havalimanı inşaatını tamamladı. Bu yapılar kuzey ormanlarını, kuzey sulak alanları, Karadeniz’in kıyı çizgisini yapısal olarak değiştirerek hızla tamamlandı. Bu hızın bedelini bu projelerde emek veren işçiler yaşamları, bedenleri ile, güvencesiz koşullarda çalıştırılarak ödedi.

Kanal ve Yenişehir Projesi; bir parçası olan 3.Havalimanı’nın tamamlanmasının ardından, İstanbul halkının tüm itirazlarına karşı uygulamaya sokulmaya çalışılıyor. 17 Ocak 2020 tarihinde verilen kanal ve kıyı yapılarının, kıyıların doldurulması işi için verilen ÇED Olumlu Kararı ile, 07.03.2020 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda yapılan değişik ile yapılacak olan, yapılan işler plana uygun hale getirilerek süreç yürütülüyor.

“Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi” 

● Yaşam ve yaşam alanları yok olacaktır

Kanal ve Yenişehir yapı alanı inşası ile, sucul sistemlere, kıyılara yapılacak müdahale ile; Karadeniz’e yapılacak dolgu ile, sucul canlıların üreme alanları, kıyılar, deniz ekosistemi, Karadeniz’deki kumullar, deniz ve tatlı su canlıları için üreme ve beslenme alanları olan Küçükçekmece Lagünü ve Sazlıdere yok olacaktır. Doğal sistemlerden kazınan, taşınan ve dolguda kullanılan sedimentin ve toprağı içinde bulunan organik madde ve ağır metal içeren kompleksler, dolgu materyali olarak kullanıldıkları denizlerde, Karadeniz ve Marmara Denizi’nde çözünecek, serbest hale geçecek, hareketlenecek ve deniz canlıları üzerinde toksik etkisini daha geniş alanlarda ve uzun süreli yayacaktır. Sediment yapıda 1990’lı yıllardan beri tutunan (Bakır, Çinko, Kadmiyum vb) ağır metaller, radyonüklidler deniz ekosistemi için toksisite yaratacaktır. Marmara Denizi kirlenecek, giderek canlılığın olmadığı bir ekosisteme dönüşecektir.

● Sağlıklı ve dengeli yaşam hakkı yok sayılmaktadır

Tüm canlılar sağlıklı ve dengeli bir çevreden yararlanabildiği ölçüde varlığını ve gelişmesini sürdürebilir. Kanal İstanbul projesi doğal çevreyi olumsuz etkileyecek, ekolojik sistemleri değiştirerek tüm canlıların sağlığını bozacak bir projedir. Proje süresince açığa çıkacak olan, ÇED Olumlu Kararı’nda dikkate alınmayan sadece ASBEST bile toplum sağlığı için başlı başına tehdittir. Yıkımlar, hafriyatlar başladığı andan itibaren sadece asbestin yayılması bile toplum sağlığı adına geri alınamaz sonuçlara neden olacaktır. Projenin etkileri arasında asbest gibi tehlikeli pek çok maddenin yok sayılarak verilen onay ile “Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı” ihlal edilmektedir.

● Kültürel varlıklar yok edilecektir

● Ekolojik sistemler geri dönüşümsüz parçalanacak yıkıma uğrayacaktır

⮚ Dünyanın sayılı lagünlerinden biri olan Küçükçekmece Lagünü’nü, onu besleyen başta Sazlıdere olmak üzere dereleri, tatlısu akiferlerini (yeraltı su akışlarını), tarım alanlarını, ormanları yaşamdan,

⮚ Bölgede bugüne değin yaşamakta olan tüm canlılar, balıklar, endemik olan olmayan bitkiler, börtü böcek, yabanıllar, göçmen olan olmayan kuşlar yaşam alanlarından, yaşamdan

⮚ Geçimini balıkçılıktan, hayvancılıktan, tarımdan sağlayan yöre halkı yaşam güvencelerinden koparacaktır.

⮚ Terkos (Durusu) Gölü ve yeraltı akiferleri, Küçükçekmece Lagünü onu besleyen tatlı su akışları ile birlikte ekolojik yapısını yitirecektir.

Kanal İstanbul ve Kıyı Yapıları yapımı sürecinde ÇED Raporu’nda 4 yıl boyunca süreceği belirtilen patlatma, kazıma, dolgu, kanal kıyı yapıları inşa çalışmaları geri alınamayacak yıkımlarla sonuçlanacaktır.

⮚ Üzerinde yapılaşma oluşacak orman ekosistemi, tarım alanları, su ekosistemleri ekolojik özelliklerini yitirecek,

⮚ Küçükçekmece Lagünü yok olacak,

⮚ Sazlıdere’nin ve üzerindeki baraj göletinin yaşamdaki işlevi tamamen değişecek

⮚ Patlatmalar sonucunda akifer yapı bozulacak,

⮚ Deniz suyu kara ekosistemini baskılayacak, Durusu/ Terkos Gölü ve yeraltı su katmanları, topraklar tuzlanacak

⮚ Su ve tuza doyan toprakta kayma/sıvılaşma riski artacak,

Araştırmacılar kanalın yapımı ve işletilmesi sırasında yaşanacak sıvılaşma etkisinin dikkate alınmadığını belirtmektedir. Olası sıvılaşma sonucunda yaşanacak depremin şiddetinin daha büyük olacağı, bölgenin aktif fay hattında yer aldığı ve projenin sırf bu nedenlerle iptal edilmesi gerektiği uyarılar arasındadır.

⮚ Tuzlanma sonucunda Trakya’nın içlerine kadar kara ekosisteminin ekolojik yapısı değişecek, toprağın ve akiferlerin tuzlanması nedeniyle Küçükçekmece Lagün, Kilyos ve Terkos Havzaları başta olmak üzere Avrupa yakası topraklarda tarım yapılamaz hale geleceği, Kanal İstanbul Projesi sınırlarının dışında kalan orman ekosistemlerinin, meraların da tuzlanma etkisiyle yok olmaya başlayacağı olası sonuçlar arasındadır. Çiftçilikle, balıkçılıkla geçinen yöre halkı yerinden yurdundan zorla edilecektir. Böylece yapılaşma bu alanlarda daha hızla hayata geçirilecek.

⮚ Dolgularla, kıyı yapılarıyla ve bu yapıların kıyılarda yaratacağı etkilerle Karadeniz ve Marmara Kıyı Çizgisi değişecek,

⮚ Kumullar ve beraberlerindeki endemik türler yok olacak,

⮚ Marmara ve Karadeniz arasında akıntı değişecek,

⮚ Marmara Denizi’nin yapısal özellikleri değişecek. Marmara Denizi ve deniz canlıları için olası riskler kara ekosistemin karşı karşıya olduğu boyuttan farklı olmayacak. Deniz ekosistemleri de kara ekosistemleri de giderek çölleşecek, yaşam için sahip oldukları işlevlerini yitirecektir. Üreme döneminde yuva ve yavrularını düşmanlarından koruyabilmek için ıssız yerleri (ağaçlar, sazlıklar vb.) ve doğal alanları tercih eden tüm yabanıllar, deniz canlıları ve göçmenler için, lagün, dereler ve Karadeniz ve Marmara Denizi’nin kıyıları tercih edilmektedir. Terkos, Büyükçekmece göl ve havzaları, Küçükçekmece Lagün Havzası başta olmak üzere doğal alanların korunması, kentleşmeye açılmaması, sermaye birikimine sokulmaması, insan faaliyetlerinden uzak tutulması gerekmektedir. Bölgede yaşayan, barınan, üreyen türlerin, insanların yaşamının korunması; mega projelerin inşa alanı olarak planlanan orman ekosisteminin, sulak alanların, kıyıların, lagünün, derelerin ve akiferlerin (doğal alanların) korunması ile mümkün olacaktır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*